Gemi Personeli

Lokomotif ile rotatif...
Geçtiğimiz pazar günü Bilecik’te iki tren çarpıştı, çok şükür büyük bir facia olmadı, kaza bir kişinin ölümüyle atlatıldı, duran trenin makinisti can verdi, Allah rahmet eylesin.
Kaza niye oldu?
Her kazadan sonra soruşturma başlar, birtakım iddialar ve nedenler ortaya atılır.
* * *
Bunlardan biri dikkatimizi çekti, bizi aldı 1950’li yılların sonuna, “Akşam” gazetesine götürdü.
Malik Yolaç gazeteyi yeni satın almış, rotatif baskı makinesi eski; şimdiki gibi, bas doları, getirt dışarıdan yok. “Hürriyet”in elinde az kullanılmış bir rotatif var, onu satın aldılar, yanılmıyorsak, “7 Gün”ün rotatifi.
Babıâli o zaman avuç içi kadar, kim ne almış, kim ne satmış duyuluyor, her gün soruyorlar:
“Yeni makineyle ne zaman baskıya geçiyorsunuz?”
Babıâlinin “en ustası” işin başında; bir taraftan sökülüyor, bir taraftan da kuruluyor, doğum bekler gibiyiz.
* * *
Nihayet mutlu gün geldi, “Akşam” yeni tesislerinde baskıya geçiyor.
Sayfalar hazırlandı, kalıplar döküldü, herkes orada, patron “tüccar denizci” olduğu için, sanki gemi indireceğiz, şampanya patlatılacak, biz kıdemsiz bir muhabir, bir kenarda bekliyoruz, kurban kesildi mi, kesilmedi mi, hatırlamıyoruz. Düğmeye basıldı, rotatif döndü, biraz sonra çat kâğıt koptu. Olur böyle şeyler. Bir daha düğmeye basıldı, çat yine kâğıt koptu. Bir daha, bir daha... Herkesin neşesi kaçtı, gazetenin basılması bile tehlikeye girdi, bereket versin dayanışma var, kalıplar “Vatan”a gönderildi, baskı yapılabildi...
Ertesi gün “ustaların ustası” iş başında, lakin ne yapsa olmuyor.
Herhalde patron da bunu anladı ki, Almanya’dan, fabrikadan bir teknisyen çağırıldı.
Böyle işlerde angarya kime yıkılır?
Şimdi kime patlıyor bilemeyiz ama, o zaman polis muhabirinin başına patlardı.
* * *
Yeşilköy’e gidip, gelen Almanı gümrükten çekeceğiz, zor iş! Üstelik yabancı dil de bilmiyoruz. Beyoğlu muhabiri, toprağı bol olsun, Meryem Abidagol’la birlikte Yeşilköy’e gittik. Alman geldi, 30 yaşlarında biri, adı “Kurt”la başlıyor...
Ertesi gün bizim “Herr Kurt” tulumunu giydi, makine dairesine indi, “ustaların ustası” Almana fena bakıyor, “Bula bula bu tüysüz oğlanı mı buldular?” diye...
“Kurt” soruyor, hayret ediyor.
Meğer makine kurulurken, zemin milimetrik ölçüde düz olmalıymış!
Bizim “ustaların ustası” kızıyor:
“Ne gerek var? İdare eder!”
“Peki, şu cıvata niye eksik?”
“İdare eder!”
“Buranın somunu nerede?”
“İdare eder!”
Bizim “ustaların ustası” idare ede ede, bir çamaşır leğeni vida, somun, cıvatayı ıskartaya çıkarmış!
Neyse, o beğenmediği, “tüysüz oğlan” makineyi söktü, baştan kurdu.
* * *
Diyeceksiniz, bu anlattığınla, Bilecik’teki kazanın ilgisi ne?
Okuyun:
“Elektrik kesintisi olduğu için, elektrikli trene dizel lokomotif bağlandı, bu nedenle fren sisteminin uyuşmadığı ileri sürüldü.”
Elektrikli trene dizel lokomotif bağlanır mı?
“Elektrik kesintisi var, idare et abi!”
Bizim “ustaların ustası” da idare ede ede “Herr Kurt”u çıldırtmıştı da...

*****************

Gemipersoneli.com Denizcilik ile ilgisiz görünen bu haberi niye yayınladı;

Bilginin, yaş ve tecrübe ile ölçülemeyeceğine güzel bir örnek.

Önemli olan; eğitim ve yaptığımız işe hakim olmaktır.
Bütün meslaktaşlarımızın bu konudan ders çıkarmasını tavsiye ederiz..

Kaynak: Milliyet (Hasan Pulur)
Eklenme tarihi: 08.01.2010


	www.gemipersoneli.com		© Gemipersoneli.com - Tüm Hakları Saklıdır. Kullanım Şartları Gizlilik Prensipleri İletişim