Türk donanmasının Karadeniz hakimiyetini Ruslar da kabul etti
Donanması olmayan Ukrayna'nın saldırıları sonucu çok sayıda savaş gemisini kaybeden Rusya, Karadeniz'de hakimiyeti uzun bir süredir Türkiye'ye kaptırdı. Sahadaki bu gerçek artık Rus medyası tarafından da kabul ediliyor.
Rusya'nın Ukrayna topraklarını tam ölçekli işgale başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden buyana Karadeniz'deki Rus filosu, donanması bile bulunmayan Ukrayna'nın saldırıları altında büyük zarar gördü.
Rusya'nın savaş gemilerini gerek yerli üretim Neptün füzesi gerekse de kamikaze insansız deniz araçlarıyla (KİDA) vuran Ukrayna, 2025 yılına gelindiğinde Kremlin'e bağlı deniz gücünün tamamını Novorossiysk-Abhazya hattına çekilmeye zorladı.
Savaşın üçüncü yılında Türk Deniz Kuvvetleri, Karadeniz'in bir numaralı gücü haline geldi. Bir süredir Batı medyasında dillendirilen bu gerçeği şimdi Rus medyası da kabul ediyor.
Moskova merkezli SvPressa gazetesinde emekli subay Konstantin Sivkov'un katkılarıyla yayınlanan haber, hem Türk donanmasının bölgesel hakimiyeti hem de Karadeniz'de mevcut Rus varlığının boyutuna ilişkin önemli bilgiler veriyor.
Şu anda Karadeniz sularındaki gemilerimiz ağırlıklı olarak savunma pozisyonunda olup, demirli bulundukları yerden insansız deniz araçlarına ateş etmekle meşguller. Ukrayna'ya yönelik operasyonun başlangıcında Kalibr füzeleri düzenli olarak fırlatıldı.
Ancak Ukrayna donanması neredeyse tamamen yok edilmiş olmasına rağmen düşman, 1 füze kruvazörü, 2 küçük füze gemisi, 3 çıkarma gemisi, 1 denizaltı ve 1 adet füzelerle donatılmış büyük kurtarma gemisini ya batırdı yahut kullanılamaz hale getirdi.
Rus donanmasının amiral gemisi 'Moskova' kruvazörü Nisan 2022'de Karadeniz'in dibini boyladı
Karadeniz'de hizmet halinde şimdi şu gemiler kaldı: 4 denizaltı, 2 fırkateyn, 2 devriye gemisi, 7 küçük füze gemisi, 2 füze botu, 4 küçük denizaltı avcısı gemi, 8 veya 9 adet büyük çıkarma gemisi, 8 mayın tarama gemisi, 3 keşif gemisi ve ayrıca yaklaşık 15 adet devriye botu.
Güvenlik nedeniyle bu gemiler Sivastopol'den Kırım doğusuna ve Novorissiysk'e konuşlandırıldı. Hatta Abhazya'nın Oçamçira Limanı'na kadar...
(Zaporijya bölgesinin Rus yöneticisi) Dmitri Rogozin, "Büyük gemilerimiz düşmanın insansız botları için büyük hedefler haline geldi" demişti. Bu esnada Batı ise Rus Karadeniz filosunun yenilgiye uğratıldığını, Batılı silahların bunda etkili olduğunu ilan etmeye başladı.
Ancak onlara etkili cevap Rusya Denizcilik Koleji Başkanı Nikolay Patruşev'den geldi: "Batılılar, Rusya'nın Karadeniz'de kararlı bir şekilde durduğunu ve bu bölgedeki pozisyonlarımızın zayıflamasına izin vermeyeceğimizi kesin bir şekilde anlamalılar. Daha da önemlisi, Montrö Sözleşmesi'ni ihlal ederek Karadeniz dışındaki devletlerin kalıcı deniz varlığına tahammül etmeyeceğiz."
KARADENİZ'DE RUS HAKİMİYETİ KAYBOLDU
Nitekim Montrö, savaş zamanında savaş gemilerinin Karadeniz'e geçişine sıkı kısıtlamalar getirmektedir. Eğer Türkiye savaşa katılırsa Boğazlar'ı kontrol eden Ankara, askerî gemilerin geçişini tamamen yasaklama hakkına sahip olacaktır.
Bu tür kurallar Moskova'nın işine yarıyor. Hele ki Kırım Savaşı'ndaki rakibimiz İngiltere ve Fransa'nın aktif olarak Kiev'in yanında yer aldığı düşünüldüğünde. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'ne Oçakov'da yardım etmek bir şeydir... Ancak bir filoyla doğrudan Karadeniz'e girmek bambaşka bir şey olur.
Uluslararası hukukun Rusya'ya bir nebze olsun yardımcı olmasından mutluluk duyuyoruz ancak Türkiye'nin denizlerde bize eşit bir güç haline geldiğini de unutmamalıyız. Son eğilimler göz önüne alındığında güçlerimizi aşarak liderliği ele geçirme tehdidinde bulunuyor.
Emekli subay Konstantin Sivkov, "Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra filomuz Karadeniz'de hakimiyetini kaybetti. Zamanla sadece Ukrayna değil, Rusya da gemilerinin bir kısımını yok etti" diyerek yaşananları acı bir şekilde hatırlatıyor.
TCG MURATREİS denizaltısı Gölcük Tersanesi'nde denize indirildi
TÜRKLER AYNI ANDA 31 GEMİ İNŞA EDİYOR
Rusya muharebe güçlerine ağırlıklı olarak küçük deplasmanlı ancak güçlü füze silahlarına sahip gemiler sokarken, Türkler hafif uçak gemileri inşa etmeyi hedefliyordu. Uçak ve helikopterler taşıyan ilk gemi ANADOLU göreve başladı.
Bunu 2024 yılında TCG İSTANBUL'un filoya katılması izledi. Bu gemi, doğrudan Türkiye'de tasarlanıp inşa edilen beşinci ve en modern savaş gemisidir. Sistemlerin yüzde 75'i yerli üretimdir.
Türkiye'nin nükleer denizaltı projesi NÜKDEN ise geçtiğimiz günlerde resmen ilan edildi. Tümamiral Timur Yılmaz, projenin stratejik caydırıcılığın artırılması ve uzak sulardaki uçak gemisi taarruz gruplarının desteklenmesini amaçladığını duyurdu.
TCG ANADOLU'nun iki katından daha fazla deplasmana sahip 285 metre uzunluğunda, İngiliz Queen Elizabeth ile kıyaslanabilir büyüklükte, 50'ye kadar insanlı-insansız hava aracı taşıyabilecek tam teşekküllü bir uçak gemisinin de inşaatına başlandı.
Dikkat çeken bir diğer savaş gemisi ise TF-2000 muhribidir. Uzunluğu 149 metre, deplasmanı ise 8 bin 300 tondur. Dizel motorla donatılmış geminin saatte 26 knot'ın üzerine çıkması bekleniyor. Muhribin mürettebatı 180 ilâ 210 kişi arasında.
Türkiye'nin büyük tersanelerinde halihazırda yeni devriye gemileri, çıkarma gemileri, mayın tarama gemileri ve yüksek hızlı hücumbotları da dahil olmak üzere toplam 31 savaş gemisi inşa ediliyor. Bunların haricinde kendini kanıtlamış insansız deniz araçları da var.
'TÜRK FİLOSU, RUS FİLOSUNU GERİDE BIRAKIYOR'
Karadeniz kapalı bir su alanıdır ve Türk büyük donanmasının amiral gemileri daha ziyade dünya okyanuslarında harekât yapmak üzere tasarlanmıştır. Ama Boğaz'da kontrol sağlandığında filo istenilen bölgeye kaydırılarak duruma esnek bir şekilde cevap verilebilir.
Yüzbaşı Sivkov "Türk filosu, su üstü ve denizaltı gemilerinin sayısı bakımından Rus filosunu geride bırakıyor" diyor. Sonra ekliyor: "Ama bizim cephaneliğimizde potansiyel düşmanımızın sahip olmadığı füzeler var."
Bunlar Kinzhal ve Onyx füzeleridir. Bütün Karadeniz'i ateş altına alabilirler. Karadeniz filosuna verilen görevlerin prensipte sınırlı sayıda personelle çözülmesi mümkündür ancak kıyılarımızın açıklarında şu an gemimiz yok. Ne yazık ki şu anda Karadeniz'de bir Rus hakimiyetinden söz etmek mümkün değil.
POTANSİYEL DÜŞMANA BİR SALDIRIDA BULUNMAK MI?
Türkiye, Rusya'nın belki 10'dan fazla kez savaştığı, başka hiçbir büyük güçle savaşmadığı kadar çok savaş verdiği bir ülke. Ankara'nın mevcut ihtirasları göz önüne alındığında Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yüzyıllardır süregelen rekabetin yeni bir tarihsel aşamada yeniden canlanması sözkonusu olabilir.
Recep Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin'in dostu gibi görünüyor. En azından düşmanı değil. Hassas konuların çözümüne yardımcı oluyor, kendisine fayda sağlamadan Ukrayna konusunda müzakereleri de kabul etmiyor. Peki bu soğuk tarafsızlık daha ne kadar sürecek?
Rusya, Karadeniz bölgesinde aktif askeri operasyonların olduğu durumdan yararlanarak potansiyel düşmanın dostça olmayan adımlarını önleyecek bir tür askerî kabiliyet gösterisi yapmalı mı? Nükleer enerjili sualtı insansız deniz aracı Poseidon'un bir bahaneyle kullanılması, potansiyel düşmanın ateşini bir süreliğine yatıştırabilir.