Panama, liman sahiplerine dava açtı
Panama Yüksek Mahkemesi'nde, jeopolitik açıdan oldukça önemli bir konumda bulunan iki limanın sahibine karşı dava açıldı. Dava, limanların ABD yatırım fonu BlackRock ve İsviçreli nakliye şirketi MSC’nin liderliğindeki bir konsorsiyuma satılması girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından geldi.
Panama Kanalı’nın iki ucunda yer alan Balboa ve Cristobal limanları, Hong Kong merkezli CK Hutchison firmasına ait. 20 Ocak’ta Donald Trump’ın göreve başlama töreninde yaptığı konuşmasında, Çin etkisinden kurtarılacağından bahsetmesinin ardından Panama Kanalı uluslararası kamuoyunda ilgi odağı haline geldi. Aynı gün Panama Sayıştay Başkanı, CK Hutchison’ın çoğunluk hisselerine sahip olan liman sahibi Panama Ports Company’yi denetleme kararı verdi. Panama Limanları sözleşmesinin adil olmadığı ve ticari açıdan istismarcı olduğunu öne sürdü. Ayrıca belirlenen anlaşma şartlarına uyulmadığı da iddialar arasında. Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino, davaya yönelik destek açıklaması yaptı.
Geçtiğimiz Mart ayında, dünyanın en büyük varlık yönetim şirketi BlackRock, Panama Ports Company ve CK Hutchison’ın küresel portföyündeki 41 limanı satın almak için MSC ile birlikte hareket edeceğini duyurmuştu. Trump bunu kanalın ABD kontrolüne geri dönmesi olarak nitelendirmişti. Ancak bu satış operasyonu, Pekin yönetimi tarafından hoş karşılanmadı. Panama’nın nisan ayında Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nden çıkmasının ardından işlerin Trump yönetiminin istediği şekilde gitmeye başlandığı yorumlarını beraberinde getiriyor. Çin, Panama devlet başkanının verdiği kararı şiddetli bir şekilde protesto etti. Çin bu kararın arkasında ABD'nin olduğunu vurgulamış ve “Çin – Panama ilişkileri üçüncü bir tarafın müdahalesiyle bozulmamalı” demişti.
ABD’nin Panama'ya yönelik ilgisinin tarihsel arka planı
ABD, 1903 yılında Panama’nın Kolombiya’dan bağımsızlığını desteklemesinin karşılığında, kanal bölgesinin kontrolünü Hay-Bunau-Varilla Antlaşması’yla aldı. Bu antlaşma sonucu kanal ABD tarafından 1914 yılında tamamlandı. Kanalın kullanıma açılmasının ardından küresel ticarette büyük bir atılım yaşandı. Atlantik ve Pasifik okyanusları bu ticaret yolu üzerinden birbirine bağlandı ve deniz yolculuğu süresi önemli ölçüde azaldı. Kanal, ABD'nin batı kıyılarıyla doğu kıyıları arasındaki bir gemi yolculuğunu 15 bin km, Avrupa'dan Doğu Asya'ya giden bir geminin yolunu ise yaklaşık olarak 3700 km kısaltan kısaltıyor. Kanal ayrıca küresel deniz ticaretinin yüzde 5'ini oluşturuyor ve hem jeopolitik hem de jeoekonomik önemini korumaya devam ediyor.
77 kilometre uzunluğundaki Panama Kanalı kilitli havuz sistemi ile çalışıyor. Su seviyesindeki fark sebebiyle, kanal yolculuğu sırasında gemilerin yükselmesine ve alçalmasına yardımcı olan kilitli bir havuz sistemi bulunuyor.
Başkan Jimmy Carter döneminde ise kanalın Amerikan toprağı olarak kalması oldukça zorlaştığı için Panama’ya devri gündeme geldi. İki ülke arasında kanalın kontrolünün tamamen Panama’ya devredilmesinin koşullarını belirleyen Torrijos-Carter Antlaşmaları üzerinde uzlaşıya varıldı. Bu antlaşmalar sadece kanalın devrini değil aynı zamanda kanal bölgesindeki tüm askeri üslerin Panama hükümetine devredilmesini de içerse de, 1989 yılında Amerikan üsleri hala doluydu. Dönemin ABD Başkanı George H.W. Bush, uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla Manuel Noriega’yı devirme kararı vererek, Panama’ya tam ölçekli bir işgal operasyonu düzenledi. Bu işgalin ardından Panama, 10 yıl içerisinde kanalın tüm mülkiyetini ve işletmesini üstlendi.
Donald Trump’ın Panama’ya baskısının temel sebebi olarak kanal geçişlerinden aşırı ücret talebi gösterilse de Çin ile olan küresel rekabet daha inandırıcı bir argüman olarak görülüyor. Panama ayrıca stratejik yatırımlar kapsamında su depolama kapasitesini artırmak için 1.6 milyar dolarlık bir baraj projesi planlıyor. Daha fazla gemi geçişine olanak tanıyacak olan projenin iptali için geçtiğimiz hafta Panama Yüksek Mahkemesi'ne başvuru yapıldı.
Kanal çevresindeki Çin varlığının ABD güvenliğini tehdit ettiği iddiası son zamanlarda yaşananları özetleyebilir. Hong Kong merkezli şirketler, kanalın yanındaki bazı tesislerle ilgili birçok ihale kazandı. ABD’nin, Çin’in artan küresel varlığına cevap vermekte zorlandığına dair soru işaretleri her geçen gün artıyor. Çinli bir şirketin kanal boyunca bir köprü inşa etmesi ve bir demiryolu hattı projesi hazırladığına dair dedikodular Washington yönetiminde daha fazla kaşın kalkmasına sebep oluyor.
Çin’in liman geliştirme ve yönetme konusundaki küresel hamleleri, ABD için başka bir tehdit kaynağı olarak görülüyor. Son yaşanan gelişmeler Çin’in kanal bölgesinden uzaklaştırmaya yetmeyebilir.
Aşağıdaki bölüme haber ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz
Kurumsal Üyelerimiz
DOĞUHAN Denizcili..
CATONI Deniz İşle..
ATLAS Gözetim ve ..
Epsilon Denizcili..
MEKE Group
İSKOMARİNE Denizc..
ONUR Makina San. ..
İSKENDERUN Deniz..
ANADOLU Kimyasal ..
ÇAVUŞOĞLU Kara ve..
...