Gemipersoneli.com - Reklam
Üye girişi
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi Unuttum
Menü
Ana Sayfa
Foto Galeri
İş Fırsatları
Haber Arşivi
Hakkımızda
Sistem Nasıl Çalışıyor
Üye İstatistikleri
Medyada Sitemiz
Mesaj Panosu
GEMİ VİDEOLARI
Gemici Belgesi
İletişim
İçerik
Bilgi bankası
Liman Başkanlıkları
CV Hakkında ipucu
Makaleler
Anket
Linkler


Share |
29 Mart 2024
Haber
Anket
İnkılap Vapuru'nun bitmeyen çilesi
Şehir Hatları'nda yarım asra yakın Kadıköy-Karaköy seferi yaptıktan sonra, 2008'de Yalova'ya çekilip üzerine kat çıkılan 'İnkılap'ın çilesi bitmiyor. Tarihe hürmetsizlik, 'yeni' fetişizmi, turizm obsesyonu, gemiden otel yaratmak isterken gözleri perdeleyen kâr hırsı... Bugün akıbeti belirlenecek olan geminin hikâyesi ne çok şey anlatıyor.



Tepede sarı-beyaz renklerde bacaya benzer bir uzantı görmesek, o malum zarafette şehir Hatları amblemini tanımasak, ilk anda gemi demek bile zor. Kabaca form bir gemiyi andırıyor gerçekten. Evet, gerçekten deniz kenarında da duruyor. Ama yine de bir acayiplik var.

Yarım asra yakın ıstanbul Boğazı’nda, Kadıköy-Karaköy hattında sefer yaptıktan sonra üç yıl önce Yalova sahiline çekilen ‘ınkılap’ bir müddettir ziyadesiyle acayiplik var. Orijinal iki katı üzerine bir-iki kat daha çıkılmış mesela. Uzamış, genleşmiş, ucubeleşmiş. Sonra makine dairesi, yolcu sıraları tamamen boşaltılmış; içinde mekanik anlamda gemiye ait hiçbir şey yok. Üçüncüsü artık suda bile değil. Sahilde dibine beton cekilmiş bir biçimde ne kara, ne su aygıtı olarak öylece durmakta…

Sizin bu satırları okuduğunuz sıralarda İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bir akademisyen heyeti Yalova’da, zavallı ‘ınkılap’ta son araştırmayı yapıyor olacak. ‘ınkılap’ı batırıp deniz canlıları için resif alanı mı yapalım, yoksa Aliağa’da ince ince parçalayalım mı? ‘ınkılap’ın nihai kaderini belirleyecek tavsiye kararı bugün belirlenecek.

‘Paşabahçe’nin uzun yol hayatı

Bir edebiyatçının elinden çıkmışçasına, gayriihtiyari metaforlarla yüklü, biraz da acıklı bir hikâyesi var ‘ınkılap’ adlı geminin.

1961 yılında Glasgow’da bir tersanede yapılan dokuz kardeş gemiden biri. Misal yine uzun yıllar şehir Hatları’nda turlayıp şu an Haliç Tersanesi’nde tıknefes halde istirahate çekilen ‘Paşabahçe’ gibi öncesinde bir hayatı, ulusaşırı sular görmüşlüğü yok. Boğaz’ı bilen mühendisler tarafından, bilhassa bu günlük seferler için üretilmiş. Halen daha dünyanın son dört buharlı gemisinden biri olarak anılıyor. Daha doğrusu anılıyordu.

‘Kalender’, ‘Altınkum, ‘Güzelhisar’ gibi 20. yüzyıl başlarında yapılan daha yaşlı vapurlar kuşağının hikâyesinde dram var. 70’lerin sonuna kadar kullanılan bu vapurların da kimi Çanakkele’ye götürüldü, kimi Aliağa’da söküldü. ‘ınkılap’ gibi 1961 yapımı ‘Harbiye’, ‘Turan Emeksiz’ , ‘Kuzguncuk’, ‘Pendik’, ‘ıhsan Kalmaz’ da seferden eksileli çok oluyor. Bir kısmı Mudanya’da, Bandırma’da, Haliç’te, Zonguldak’ta, bir kısmı çoktan Aliağa’da söküldü bile.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2006’da düzenlediği bir kampanya vardı: ‘Haydi İstanbul Vapurunu Seç’. Nihayetinde karar kılınan model yeni gemiler yapıldığında eski kuşak için emeklilik görünmüştü zaten.

Davullu zurnalı karşılama

‘İnkılap’ı asıl yakan galiba ‘Turan Emeksiz’ adlı geminin Mudanya’da bir otele dönüştürülmesi oldu. Sahile çekilen gemi, 20 oda ve iki süitlik Turan Emeksiz Otantik Otel’e dönüşmüştü.

Yalova’da önceki dönem belediye başkanlığı yapan Barbaros Binicioğlu da, ‘ınkılap’ı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden 25 bin dolara satın alarak Yalova’ya getirtti. O zamanların haberlerinde hep otel ya da restoran projelerinin adı geçiyor. ıhale açılarak vapur, bu maksatla 22 yıllığına Atalaylar Turizm’e veriliyor. Madem otel olacak, niye daha fazla odası olmasın? Niye ‘ınkılap’a iki-üç kat daha çıkılmasın?
Böylelikle normal koşullarda bir tersaneye çekilmesi gereken geminin iç mekânının yalan yanlış söküm süreci başlıyor. Sonra da tamamen ilgisiz malzemelerle kat çıkarak, ‘ucubeleştirme’ dönemi…
10 Nisan 2008 tarihinde beş saatlik yolculuğun ardından Yalova’ya getirildiğinde Yalova Belediyesi Bandosu marşlarla, davullu zurnalı oyun havalarıyla karşılamıştı ‘ınkılap’ı. Ameliyat süreci başladıktan sonraysa birden ‘ınkılap’ın nikâh salonu ya da müze olması gündeme geldi. Yere betonlanmış gemiden otel yaratma hülyası yan taraftan suya karışmıştı sanki.

Belediye’deki değişim, ‘ınkılap’a bakışı da değiştirmişti. şu anki yönetimden ‘ınkılap’la alakadar olma vazifesini Yalova Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Özsümer üstlenmiş durumda. Özsümer, bir önceki yönetimin şu an ne karada, ne denizde bir işe yarar halde bulunan gemi için 1 trilyon 200 milyon harcadığını iddia ediyor.

‘Kalender’i de söktüler’

Özsümer’e, ‘ınkılap’ın şu anki hali sorulduğunda biraz ‘Enkaz devraldık’ makamından giriyor lafa. Deprem bölgesinde, dolgu bir sahile, bir geminin sabitlenmesini hiç anlamadıklarını ve çok tehlikeli bulduklarını söylüyor. Ne yapacaklarını bilmediklerinden mevzuat aramışlar. Kıyı Kenar Kanunu’na bakıyorlar; karşılığı yok. ımar yönetmeliklerine bakıyorlar; öyle bir yapı modeli görünmüyor. Belediye Kanunu’na bakıyorlar. E, orada da tanımlı bir obje değil. ıhale feshediliyor. Akıbetin belirlenmesine yardımcı olacak bilirkişi komisyonunun kurulması için karar alınıyor. İşte akademisyenler, 18 Ağustos’ta görülecek tespit davası için tavsiye kararı vermek üzere bu yüzden şu anda ‘ınkılap’talar.

Bir süre önce gazetelerde ‘ınkılap’ın o acıklı hallerinin fotoğraflarını gördüğümde uzun uzun baktım. Tarihe hürmetsizlik mi dersiniz, ‘yeni’ fetişizmi mi, turizm obsesyonu mu, kat çıkıp kârı katlama hırsı mı… Bu geminin kaderinden ne çok çok şey okunabileceğini düşünüyordum. Kapitalizmin ilke ve ‘ınkılap’ları bir nevi…

Araştırma yaparken, bu yazının da şekillenmesine ziyadesiyle katkıda bulunan bir aile hikâyesiyle kesiştim.

Şehir Hatları’nda uzun yıllar buhar makinelerinden sorumlu makine enspektörü olarak çalışan büyükbabası Rauf Ateşer vesilesiyle, müzisyen Serdar Ateşer’ın bu gemiye, artık olmayan bu gemilere dair anlatacağı çok şey vardı. Kendisiyle yaşıt olan ‘ınkılap’ gemisinin ‘sefalet’ sürecini ise bilhassa takip etmişti. Çektiği fotoğrafların dışında zamanında büyükbabasının teslim aldığı gemiyi farklı yıllarda ziyarete gitmişti hep. Mesela 2008’de Yalova’ya çekilişinden sonra, karlı bir gün ‘İnkılap’a bakan bir birahanede, tanımadığı ‘İnkılap’ severlerle yaptığı muhabbeti unutamıyor.

2010 Kültür Başkenti etkinlikleri sırasında ‘Ayasofya 1472 yıldır her zamanki yerinde’ türünden sloganları ‘ınkılap’a uyarlayarak dikkat çekmeyi de düşünmüşler ama afiş dolaşıma girememiş.
Rauf Ateşer 1994’te hayatını kaybetmiş. “Bugün de ‘Kalender’i söktüler’ diye hop oturup hop kalkılan bir ev, ara ara vapur fotoğraflarını çıkarıp bakan bir adam…

Serdar Ateşer, ‘yandan çarklıları’ bile koruyan minicik Avrupa şehirlerini anıyor sinirle. Sakinleştirecek bir cümle bulamıyorum.

‘Kaptan köprüsünde’ geçen çocukluk

Büyükbabası şehir Hatları’nde ‘enspektör’ olan müzisyen Serdar Ateşer, üç-dört yaşından beri vapurlarda. Yaşıtı olan ‘İnkılap’a alakası o yüzden bir başka…

“‘İnkılap’ tam benim doğduğum yıl gelmiş; yaşıtız. Ruhsal olarak ‘İnkılap’ın şu anki halindeyim yani. O yüzden bu gemiyle çok özdeşleştirmişimdir kendimi. Her halini takip etmişimdir.

Ben üç-dört yaşımdan beri gemilerdeyim. Eski denizaltıcı ve deniz subayı olan büyükbabam Rauf Ateşer, Deniz Kuvvetleri’nden ayrıldıktan sonra, aynı zamanda makineci olduğu için şehir Hatları’nda enspektör olarak çalışmaya başlamış. Karaköy Köprüsü’nden evvel yakılıp önce İstinye’ye, sonra da ebediyete intikal ettirilme şansını elde etmiş olan eski Karaköy İskelesi’nin tepesinde, camekanlı bir kontrol odasında çalışırdı.

Ben çocukluğumda her vapura binişimde makine dairelerinde ya da kaptan köprülerinde, iskele, yolcu, kaza, münakaşa, kurtarma hikâyeleri dinlerdim. Gündüzleri borda numaralarından, geceleri vapurların ışıklarından ya da öndeki projektörün huzmesinin renginden vapuru tanıma oyunları oynardım kendi kendime. Bebek Koyu’na bakan evimizde, burnum camda gece 22.30’ta, bir de yanılmıyorsam sonuncusu gece yarısına doğru Eminönü’den gelen ‘Göztepe’ ya da ‘Güzelhisar’ gemilerini beklerdim.

Büyükbabamla vapurlara bindiğimizde önce bir makine dairesine indirirdi beni. O gürültü, patırtı, insanlar çalışıyor. Veletken bayılırdım oraya. Sonra da kaptan köprüsüne… ıyice sessizdir orası. Oraya ‘köşk’ de diyorlar ama bence bu daha sonra çıktı. Daha karaya özgü bir tarif sanki; biz ‘kaptan köprüsü’derdik. Sonra da bağım hiç kopmadı vapurlarla…

2005-2006 civarında ilk birkaç gemi safdışı bırakıldığında ‘Vapurlarımızı Vermiyoruz Kampanyası’ başlamıştı. Tam o günlerde İstanbul’da Haliç’te gemilerin çekildiği
yere yakın, şişhane civarında bir cep telefoncusuna girdiğimi hatırlıyorum tesadüf. şık giyimli, İngiliz bir adam geldi. Onun da öyle bir derdi var belli ki.
Beklerken sıkıntıdan konuşmaya başladık. “Burada iki buharlı gemi var. Onlarla ilgileniyorum” dedi. ılginç bir konuşmaydı, çünkü başta çok açık anlatmaya başlamıştı. Benim ‘Ha o gemi mi, şu tarihte Glasgow’dan gelen’ falan dememle konuya hâkim olduğumu fark edip birden sustu, hatta çıktı gitti. Beni işi bozarım diye mi düşündü bilmiyorum. Ama o dönem böyle insanlar vardı ortalıkta.

Sonuçta o dokuz geminin hepsinin başına bir sürü şey geldi. Aliağa’da parça parça olanlar dışında en fazla acı çekeni galiba ‘İnkılap’ oldu. Acaba heyet gezerken orada bulunsam mı diye bile düşündüm.

Radikal (Pınar Öğünç)

Eklenme tarihi: 21.07.2011




Share |




YORUMLARINIZ


Çilemiz
Bize artık dinazör diyorlar.Aliağaya giden gemilerin ardından ağlayan kaptanlara ihtiyacımız yok diyorlar.O söküme gönderdikleri,İnkilap vapuru misali ucubeye çevirdikleri.üç kuruşluk maddi menfaatleri için tarihini parçalayan bu zihniyetteki insanlara diyecek sözüm yok.sökülen,tadil edilen her bir gemi bizim gibi dinazörlerin ömürlenirden günler çalıyor.Ama iğbirarar duymuyo rum.O yedi denizlerin çiçekleri sökülüp parçalandıktan sonra bir kaptan olarak bu rezilliği çekmektense.bu zilleti yaşamaktansa bir an evvel bu dünyaya yuf borusu çekmek evlâ değilmidir? kaptan T.Alpman

Yazan: H.Tunçay Alpman - 2.01.2016 23:49:42




Aşağıdaki bölüme haber ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz


Adınız Soyadınız:
Başlık:
YORUMUNUZ:
Denizcilik mesleği ile ilgili ne düşünüyorsunuz
Çok güzel
Mecbur kalınca yapılacak bir iş
Zabit için iyi alt personel için kötü
Kesinlikle yapılmaz

Önceki Anketler
Kurumsal Üyelerimiz
 CANBAZ Denizcilik
 VATAN PLASTİK San..
 MSAM Denizcilik
 KALE Grubu
 SOYLU Denizcilik ..
 EGE Su Altı Hizme..
 SERHAT Feribot A...
 ALGEM Denizcilik
 MEHTAP Denizcilik
 PLUTO Dalış Merk.
...


www.gemipersoneli.com   © Gemipersoneli.com - Tüm Hakları Saklıdır.  Kullanım Şartları  Gizlilik Prensipleri  İletişim