Türk Limanları, üç farklı senaryoya hazırlanıyor
Türk limancılık sektörü son çeyrek için üç farklı senaryoya hazırlanıyor. Mevcut eğilim devam ederse yılsonunda yüzde 1,5’luk sınırlı büyüme öngörülüyor. Ancak küresel riskler, jeopolitik gerilimler ve iç piyasadaki olumsuzluklar yük hacminde yüzde 2’nin üzerinde daralmaya neden olabilir. İyi senaryoda limanlar yılı yüzde 5 büyüme ile kapatacak. TÜRKLİM Başkanı Hamdi Erçelik, “Sektör olarak bu belirsizlikleri yakından takip ediyor, her senaryoya hazırlıklı olmaya çalışıyoruz” dedi.
Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Başkanı Hamdi Erçelik, limancılık sektöründeki son gelişmeleri ve sektörün yılsonu beklentilerini EKONOMİ gazetesine değerlendirdi. Yılın ilk sekiz ayını büyüme ile kapatan sektör, son çeyrek için üç farklı senaryoya hazırlanıyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı verilerine göre, Ocak–Ağustos 2025 döneminde limanlarımızda elleçlenen toplam yük miktarı yıllık bazda yüzde 3 artışla 368 milyon ton seviyesine ulaştı. Artışın en belirgin kaynakları genel kargo ve ithalat-kabotaj yükleri oldu. İhracat tarafında ise daha sınırlı bir büyüme gözlendi.
Konteyner tarafında ilk sekiz ayda yaklaşık yüzde 3,5 artışla 9,5 milyon TEU elleçlendi. Hamdi Erçelik, özellikle ithalat konteynerlerindeki yüzde 8’in üzerindeki yükselişin bu artışın en önemli belirleyeni olduğunu ifade etti. Erçelik, “İhracat ise zorlu kur rejimine rağmen, özellikle Avrupa ihracatlarında euro–dolar parite gelişiminin desteğiyle geçen yıla benzer bir seviyede gerçekleşti. Eğer bu eğilim yılın ikinci yarısında da devam ederse, toplam yük hacminin yıl sonunda 520–560 milyon ton, konteyner trafiğinin ise 13–15 milyon TEU aralığında tamamlanmasını bekliyoruz” diye konuştu. 2024 yılında limanlarda elleçlenen toplam yük miktarı yaklaşık 531,7 milyon ton, konteyner miktarı ise 13,5 milyon TEU olarak gerçekleşmişti.
Sanayideki sıkıntılar, riskleri artırıyor
Limanlar, üç farklı senaryoya hazırlanıyor - Resim : 1Yaz tatilinin ardından eylül ayı itibarıyla limanlarda hareketliliğin yeniden başladığını ifade eden Erçelik, “İhracat desteğini dolara karşı güçlenen euro paritesinden alıyor. Sanayi sektöründeki kârlılık düşüşü ve uygun maliyetli finansmana erişim güçlüklerine bağlı dalgalanmalar ise yılın son döneminin riskleri arasında yer alıyor. İthalatın, ihracat hammaddesi ve ara malı ötesindeki tüketiciye yönelik tarafında ise enflasyonla mücadele kapsamında ekonomiyi kontrollü soğutma politikalarına bağlı düşme riski ön plana çıkıyor” diye konuştu.
Sektör olarak üç farklı senaryoya hazırlandıklarını ifade eden Erçelik, şöyle konuştu:
“Mevcut eğilim devam ederse yılı yaklaşık 540 milyon ton toplam yük ve 14 milyon TEU konteyner ile kapatmayı bekliyoruz. Ancak küresel riskler, jeopolitik gerilimler ve iç piyasadaki olası daralmalar bu rakamları 520 milyon ton ve 13,3 milyon TEU seviyelerine çekebilir. Öte yandan ihracat ve transitin güçlü seyretmesi, iç piyasanın toparlanması halinde 560 milyon ton ve 15 milyon TEU gibi daha iyimser rakamlara ulaşmamız da mümkün. Kısacası, yılın son çeyreği hem dış koşullar hem de iç piyasa dinamiklerinin seyrine bağlı olacak. Biz sektör olarak bu belirsizlikleri yakından takip ediyor, her senaryoya hazırlıklı olmaya çalışıyoruz.”
Sektör kapasite baskısı altında
Türk limancılık sektörünün büyüyen dış ticaret ve artan gemi trafiğiyle ciddi bir kapasite baskısı altında olduğunu dile getiren Hamdi Erçelik, “Ayrıca büyüyen gemi boyutları ve deprem risklerine bağlı sürdürülebilirlik gerekleri de yapısal kapasite artış ihtiyacını ortaya koyuyor” dedi. TÜRKLİM olarak öncelikli gündemlerinin mevcut limanların hem elleçleme kapasitesini hem de ihtiyaç duyulan yapısal şartlara uyumu artırmak, demiryolu bağlantılarını güçlendirmek ve yeşil/dijital dönüşümü hızlandırmak olduğunu söyledi.
Kullanım süreleri yatırıma engel
Kalan kullanım sürelerinin büyük ölçekli yatırımların ekonomik geri dönüşü için gerekli zamanı sağlamaması, yüksek kira ve hasılat payları, yetersiz teşvikler ve mülkiyet sorunlarının yatırımların önünde engel oluşturduğunu belirten Erçelik, “Bizim önerimiz liman yatırımlarının ‘stratejik yatırım’ kapsamına alınması, kullanım sözleşmelerinin uzatılması ve yeşil/dijital dönüşüme özel teşviklerin artırılmasıdır. Böylece Türkiye, Doğu Akdeniz’in en rekabetçi ve sürdürülebilir liman ağına sahip olabilir” dedi.
Transitte yüzde 4 daralma endişesi
Transit taşımaların limanlarımız için önemli bir ek değer yarattığını ifade eden Erçelik, “Ağustos 2025 verilerine göre transit yüklerde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,5’luk bir düşüş görülüyor. Bu durum transit konteynerlerde yüzde 3,5’lik bir düşüş olarak rakamlara yansıyor. Özellikle Ukrayna–Rusya savaşı nedeniyle Karadeniz’de bazı rotaların kapanması, mayın riski ve sigorta maliyetlerindeki artış transit yükler üzerinde baskı yaratıyor. Bu nedenle yük sahipleri farklı güzergâhlara yöneliyor ve Türkiye limanlarındaki transit hacim potansiyelinin bir bölümü kullanılamıyor. Bu alanda rekabet çok yoğun ve biz de maliyet, hız ve güvenlik açısından cazip kalmak zorundayız. Eğer Karadeniz’deki riskler kontrol altına alınırsa kayıplar sınırlı kalabilir; aksi halde yıllık bazda yüzde 2–4 arası bir daralma yaşanması mümkün görünüyor.”
Yabancı ilgisi devam ediyor ama…
Türk limanlarına yabancı yatırımcı ilgisinin sürdüğünü belirten Erçelik, “Özellikle stratejik limanlarımız zaman zaman uluslararası sermayenin radarına giriyor. Kısa süre önce İzmir Alsancak Limanı için farklı yabancı şirketlerle yüksek tutarlı yatırım görüşmeleri gündeme gelmişti. Bu süreçlerin somut anlaşmalara dönüşmesi veya özelleştirme süreçlerine tabi tutulması ile İzmir ve benzeri limanlarımızın uluslararası ticaretten daha fazla pay alacağını düşünüyoruz. Mevcut tablo, yabancı ve yerli yatırımcı ilgisini teyit etmekle birlikte, yatırımın hayata geçebilmesi için finansal ve hukuki zeminde daha öngörülebilir bir ortam gerektiğini de ortaya koyuyor” açıklamasını yaptı.
Büyüme yeşil dönüşümle mümkün
Bugün küresel limancılık sektörünün jeopolitik riskler, maliyet baskıları ve yeşil dönüşüm mevzuatının aynı anda şekillendirdiği bir dönemden geçtiğine işaret eden Erçelik, şöyle devam etti: “UNCTAD, 2025–2029 arasında deniz ticaretinde yıllık ortalama yüzde 2,4 büyüme bekliyor. Bu; tedarik zincirlerinin yeniden dengelenmesi, LNG ticareti ve bölgesel çeşitlenme ile destekleniyor. Ancak rota uzamaları ve maliyetler büyümeyi sınırlayabilir. Lloyd’s List’in 2025 Dünyanın En Fazla Konteyner Elleçleyen 100 Limanı listesine Türkiye’den 5 limanın girmesi (Ambarlı, Kocaeli, Aliağa, Tekirdağ, Mersin) ölçeğimizin ve ağımızın gücünü teyit ediyor. Bu yoğunlaşma, risk yönetimi (operasyonel kesinti, reasürans/teminat ihtiyacı) ve kapasite planlamasında daha proaktif olmamızı gerektiriyor. Küresel ağ yeniden şekillenirken limanlarımız krizlere dayanıklı, yeşil ve entegre bir işletme yapısına geçtikçe, sadece bölgesel değil, küresel tedarik zincirlerinde de daha büyük rol üstlenebilir.”
“İhtiyaç duyulan yatırımlar için teşvik şart”
Türkiye’de uluslararası ticaret yapan 194 liman tesisinden sadece 21’inin demiryolu bağlantısı bulunuyor ve bu rakam altyapı eksikliklerinin boyutunu net gösteriyor. Karayoluna bağımlılık hem maliyetleri artırıyor hem de sürdürülebilirliği zorlaştırıyor. Bu nedenle yeni yatırımlarda demiryolu entegrasyonu kritik. Liman sektörünün büyüklüğü 55–60 milyar dolar civarında. Ancak mevcut teşvikler sektörün özgün ihtiyaçlarını karşılamıyor. Devlet arazisi üzerinde faaliyet gösteren özel limanların ödediği yüksek kira ve yüzde 1–15 arasında değişen hasılat payları yatırımcıyı zorluyor. Pandemi sonrası artan makine, ekipman ve inşaat maliyetleri ile yüksek finansman giderleri yatırımların geri ödeme sürelerini uzattı. Ayrıca birçok liman işletmesinde kullanım sözleşmeleri büyük yatırımları geri ödemeye imkân vermeyecek kadar kısa. Bu şartlarda iyileşme sağlanmazsa yatırımların bir bölümünde yüzde 20–30 oranında gecikme yaşanabilir. Buna karşılık, teşvik reformu ve uzun vadeli sözleşmeler özel sektörün yatırım cesaretini artırabilir. Bu durumda kapasite artışları hızlanır, istihdam ve verimlilikte ciddi kazanımlar sağlanır. Sonuç olarak yatırımlar durmadı ama baskı altında. TÜRKLİM olarak limanların stratejik yatırım kapsamına alınmasını ve finansman koşullarının iyileştirilmesini sektörün geleceği için zorunlu görüyoruz.”
“İsrail yasağı, transitte yüzde 4 kayıp yaratabilir”
Hükümet, 21 Ağustos 2025 itibarıyla İsrail bayraklı ya da İsrail bağlantılı gemilerin limanlara uğrak yapmasını yasaklamıştı. Ayrıca gemilerden “İsrail ile bağlantılı olmadıklarına” dair yazılı teminat istenmeye başlandı. Hamdi Erçelik, “Bu ülkeye yapılan doğrudan yük hacminde büyük bir kayıp beklemiyoruz, çünkü İsrail’in yük hacmi sınırlı. Ancak transit ve aktarma yüklerinde tablo biraz farklı. İsrail bağlantılı gemilerin bazı hatlarda uğrak yapamaması, özellikle konteyner transit operasyonlarında yüzde 2–4 arasında bir kayba yol açabilir. Bu, yıllık bazda yaklaşık 250–400 bin TEU’ya denk gelen bir hacim anlamına geliyor. Bununla birlikte yük sahiplerinin ve hat operatörlerinin hızlı alternatif bulması halinde bu kayıp kısmen telafi edilebilir. Yük hacmindeki olası kaybın parasal etkisine baktığımızda; 2025 yılsonu için öngörülen 540 milyon ton toplam yük içinde İsrail kaynaklı daralmanın en kötü ihtimalle 10–12 milyon tonluk bir küçülme yaratabileceğini hesaplıyoruz. Bu da toplam hacmin yaklaşık yüzde 2’sine denk gelir. Özetle, doğrudan ticaret tarafında etki sınırlı olacak. Asıl dikkat etmemiz gereken konu transit yükler ve aktarma operasyonları. Burada da sektör olarak hızlı adaptasyon sağlarsak, riskleri minimize ederek yıl sonu hedeflerimizi koruyabiliriz.”