Gemipersoneli.com - Reklam
Üye girişi
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi Unuttum
Menü
Ana Sayfa
Foto Galeri
İş Fırsatları
Haber Arşivi
Hakkımızda
Sistem Nasıl Çalışıyor
Üye İstatistikleri
Medyada Sitemiz
Mesaj Panosu
GEMİ VİDEOLARI
Gemici Belgesi
İletişim
İçerik
Bilgi bankası
Liman Başkanlıkları
CV Hakkında ipucu
Makaleler
Anket
Linkler


Share |
26 Nisan 2024
Makaleler
3) Antik Yunan Çağı

M.Ö 6. yy ’da henüz Fenikeliler tarih sahnesinden silinmeden hemen önce, Fenikelilerle Yoğun bir ticaret içerisinde olan, onlardan yazıyı ve daha birçok başka deneyim ve bilgiyi almış olan Yunan uygarlığının altın çağı başlıyordu.

Bu Antik çağ Yunan uygarlığı ki kendi uzantıları olan Roma uygarlığı, Bizans (Doğu Roma) uygarlığını yaratacak ve 2000 yıl boyunca Akdeniz’e ve çevresine hakim olacaktır. Ve 1453 yılında Osmanlılar Doğu Roma’yı yıkarak bu mirası devralacaklardır. Zaten birçok tarihçiye göre Osmanlı İmparatorluğu Doğu Romanın devamıdır. Bu mirasın en çok farkında olan, Roma imparatoru unvanını da kullanan Fatih Sultan Mehmet’in bizzat kendisidir. Bu bilge ve kudretli hükümdarın en büyük amacı İtalya yarım adasını ve Patriklikten sonra Papalığı da hükümranlığı altına alarak bu mirası pekiştirmek ve bunun verdiği güç ile gelmiş geçmiş en kudretli imparator olmaktır. Bu da çok ilginç bir tartışmadır fakat biz şu anda sadece denizcilik tarihi üzerine kafa yorduğumuzdan, bu uygarlıkların bizi ilgilendiren yanı; birbiri peşi sıra Akdeniz’e, dolayısıyla onun üzerindeki denizciliğe hakim olmalarıdır.

Dediğimiz gibi tarih M.Ö 6. yüzyıldır, bundan önceki birkaç yüzyıl içerisinde Helen şehir devletlerinde varsıllık ve kültürel gelişmelerin etkisiyle önce Aristokrat yönetim biçimi oluşmuş ve daha sonra oligarşiye geçilmiştir. Değişen toplumsal koşulların etkisi ile yurttaş (Demos) sınıfı gelişir ve Oligarşiye (Ayrıcalıklı sınıf) liderliğine karşı savaşım vermeye başlar. Bu dönem boyunca ürün veren edebiyatçılar (Heseidos, Alcaeus, Simonides, Archilochus, Homeros, Aesob, Solon v.s) zalimliğe lanetler yağdırmakta ve insanoğlunun zayıflıklarına üzülmekte ve insanları yönlendirerek onları zincirlerinden kurtulmaya çağırmaktadırlar. Bu hoşnutsuzluk ve sorgulama ruhunun yarattığı kültürel birikim, Antik Yunan dünyasında ilk felsefi düşüncelerin de ortaya çıkmasının zeminini hazırlamıştır. İlk olarak Milet’de Thales ve onun öğrencileri Anaksimander ve Anaksimenes ilk felsefi soruları ortaya atıp cevaplarını vermeye çalışmışlar, böylece felsefenin uzun serüveni başlamıştır. Bu ilk filozoflar çağdaş uygarlığımızın ve bilimin temelini atan en önemli insanlardır. M.Ö 6.yy da Felsefe doğarken İnsanoğlu da İlk kez Demokrasi (Yurttaş İktidarı) yönetim biçimiyle tanışacaktır.

Felsefenin dinsel çıkış noktaları da vardır, bu din; bize Homeros’un anlattığı ve hepimizin Yunan Mitolojisi olarak bildiğimiz şeydir. Antik Yunan çağındaki denizciliğe geçmeden önce Yunan mitolojisindeki denizcilerle ilgili olan bazı söylencelere göz atalım.


POSEIDON : Yunan mitolojisinde denizlerin tanrısıdır Poseidon ve bütün deniz canlıları ona tapar. Durum böyle olunca hiç şüphesiz denizle haşır neşir olan insan için de, saygınlığı büyüktür. Elinde üç dişli bir çatal taşır ki, bu onun silahıdır, bununla tüm dünyayı sallayabilir, yani kızdırılmaya pek gelmez. Okyanusların derinliklerinde, mercanlar ve deniz çiçekleriyle süslenmiş, altından, mütevazi bir sarayda ikamet eder, bu saray fosforlu kızıl bir ışıkla aydınlanır. Bir de bu sarayın otoparkında bir arabası her daim durur ki, şöyle arada bir karısı Ampirite yi alıp, gezdirmek, ona ve sağa sola hava atmak için. Bu iki tekerli arabayı deniz atları, yunuslar ve başka diğer deniz canlıları çeker,... diye inanırmış bizim hayal gücü geniş Antikçağ Yunanlı kardeşlerimiz. Yalnız bu mühim tanrının bizi ilgilendiren en önemli yanı ; tanrılar tanrısı Zeus’un biraderi ve ondan sonraki en güçlü tanrı olmasıdır. Bu da bizim için Yunanlıların denizin heybetinden hem çekindiklerinin hem de ona büyük saygı duyduklarının göstergesidir.


SİRENLER : Evet bir de Helen mitolojisinin anlattığına göre sirenler denen mahlukatlar yaşarmış denizlerde. Bunlar al yanaklı, kiraz dudaklı, ince belli ve de dolgun göğüslü imişler. Ama bir kusurları varmış; o da belden aşağıları balık gibi bir miktar pulluymuş, yani anlayacağınız bunlar deniz kızlarıymış. Siz deniz kızlarını nasıl bilirsiniz? Sevimli ve seksi yaratıklar değil mi?.. Hayır yanılıyorsunuz. Bu adi Sirenler deniz kayalıklarının üzerine oturur durmadan hoş şarkılar söylerlermiş. Sesleri o kadar güzelmiş ki, bizim denizci kardeşlerimiz seslerin cazibesine dayanamayıp gemilerini kayalıklara sürer ve parçalanarak ölürlermiş. Yani siz siz olun, denize açılırken yanınıza bir çift kulak tıkacı da almayı unutmayın. Ben mitolojinin yalancısıyım kardeşim, inanıp inanmamak size kalmış, sonra söylemedi demeyin.

Yunan mitolojisi bunun gibi birçok hoş hikaye ile doludur, yukarıda da belirttiğimiz gibi esas konumuz gemiler ve denizcilik olduğu için, konuyu daha fazla uzatmak da istemeyiz. Ancak meraklısı için kitap evlerinde konuyla ilgili birçok kitap bulunduğunu belirtelim, özellikle Azra Erhat’ın kitaplarını tavsiye ederiz.

Bu bölümde Antik Yunanlılarla ilgili küçük de olsa bir fikir vermeye çalıştık. Bundan sonraki bölümde ise; onların gemilerine ve denizciliklerine dair bazı konuları, dilimizin döndüğünce anlatmaya çalışacağız.





Engin Ak
enginak@gemipersoneli.com

Kaynaklar:
Yunan ve Ortaçağ Felsefesi
Frank Thilly, Çeviren: İbrahim Şener
İzdüşüm Yayınları
Eklenme tarihi: 17.03.2004




Share |
Bu yazı 10197 kez okunmuştur


Aşağıdaki bölüme makale ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz


Adınız Soyadınız:
Başlık:
YORUMUNUZ:


YORUMLARINIZ







Makaleler ana sayfasına geri dön >>



www.gemipersoneli.com   © Gemipersoneli.com - Tüm Hakları Saklıdır.  Kullanım Şartları  Gizlilik Prensipleri  İletişim