Gemipersoneli.com - Reklam
Üye girişi
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi Unuttum
Menü
Ana Sayfa
Foto Galeri
İş Fırsatları
Haber Arşivi
Hakkımızda
Sistem Nasıl Çalışıyor
Üye İstatistikleri
Medyada Sitemiz
Mesaj Panosu
GEMİ VİDEOLARI
Gemici Belgesi
İletişim
İçerik
Bilgi bankası
Liman Başkanlıkları
CV Hakkında ipucu
Makaleler
Anket
Linkler


Share |
20 Nisan 2024
Makaleler
Denizcilerin korsanlarla imtihanı

Yine bir gemimiz korsanlar tarafından saldırıya uğradı ve 15 Türk denizci fidye almak maksadıyla rehin alınarak kaçırıldı. Azerbaycan vatandaşı 2. Mühendis ise korsanlar tarafından şehit edildi. Yaralı olduğu için rehin alınmayan Baş Mühendis ve 4. Kaptan ve bir gemici ise gemide bırakıldı.

Batı Afrika açıklarında seyir yapan Mozart isimli Konteyner gemisinde yaşanan bu acı olaylar maalesef bir çok denizcinin başına gelebiliyor. Yıllarca denizde çalışmış ve halen Afrika’nın bir başka ucunda Kızıldeniz sahilinde bir gemide çalışan birisi olarak “denizcilerin baş belası” korsanlar hakkında bazı hatıralarımı paylaşmak ve çözüm önerilerinde bulunmak istiyorum.

Yıllar önce bir dökme yük gemisinde çalışırken Aden Körfezinde gözlerimin önünde Titan isimli bir Yunan gemisi korsanlar tarafından kaçırılmıştı. Öyle ki; kaptanın feryatlarını ve korsanlar tarafından saldırıya uğradığını telsizden işitmiştim. Titan gemisi hemen yanı başımızdaydı ve çaresi bir şekilde Somali korsanlarının saldırısı sonucunda kaçırılıyordu.

O yıllarda aden Körfezinde çok fazla sayıda korsan saldırısı oluyordu. Nitekim bu acı olaydan bir gün sonra bu sefer Ulusoy-1 isimli Türk gemisi saldırıya uğramıştı. Benim geminin telsizi iyi olduğu için bölgede bulunan Türk Savaş gemisi ile bu gemi arasında telsizle aracılık yapıyordum. Durum Ulusoy-1 için de oldukça kötüydü.

Bereket gemi boştu ve fribordu yani güverte ile deniz seviyesi arasındaki mesafe yüksekti. Bu nedenle korsanların güverteye ulaşması zorlaşmıştı. Zavallı gemi kaptanı elinde silah olarak kullandığı basınçlı deniz suyu ile otomatik silahları olan korsanlara karşı gelmeye çalışıyordu. Gemi mürettebatı silahlı korsanlardan çekindiği için gemi kaptanı bizzat baş üstü ve güverteden korsanlara bizzat su sıkarak gemiye çıkmalarını engellemek için uğraşıyordu.

Telsiz mesajlarını Türk savaş gemisine ilettikten sonra bir helikopter yardıma gelmiş ve korsanlar gemiden uzaklaşmıştı. Şimdi aynı yöne doğru biz yol alıyorduk ve gemimiz tam doluluk oranında tahıl yükü taşıyordu. Fribordumuz çok alçak olup korsanların tekneye çıkmaları oldukça kolaydı. Önlem olarak gemi etrafına dikenli tel bağlamış ve deniz suyu devrelerini açmıştık. Başımıza geleceklerden habersiz Aden Körfezinde seyrimize devam ediyorduk.

Önlem olarak diğer gemilerle temas kurmuş ve dört gemi ile beraber kendimizce bir konvoy meydana getirmiştik. Konvoyumuzda bir Türk bayraklı gemi daha vardı. Telsizden Türk savaş gemisi komutanına adeta yalvararak bize geçiş bitene kadar eşlik etmesini istemiştim. Sağ olsun TCG Giresun isimli muhrip bir müddet sonra konvoyumuza katılmıştı. Şimdi biraz daha güvendeydik.

Uykusuzluk ve stres nedeni ile çok perişan bir durumdaydım. O gece adeta bayılarak uyuyabildim. Fakat sabah saat 8 civarında telefonla 4. Kaptan beni uyandırdı. Acilen köprüüstüne gelmemi istiyordu. Köprüsütüne çıktığımda seyir vardiyası tutan 2. Kaptan pruvamızdaki geminin acilen iskeleye döndüğünü söyledi. Tam bu esnada korsanların sürat teknesi ile karşı karşıya kalmıştım. Tam yolla üstümüze geliyordu.

Bende iskele alabanda ile dönüşe başladım. Konvoyumuzda savaş gemisi olduğunu gören korsan teknesi bize saldırmaktan vaz geçmiş ve rotasını değiştirmeden sancak tarafımızdan geçerek bizden uzaklaşmaya başlamıştı. Fakat bu sefer ava giderken avlanmış Türk savaş gemisi korsanları tekneden alarak etkisiz hale getirmişti.

Konvoy gemileri ile yeniden rotamıza dönmüştük ki; bu sefer balıkçı gemisi görünümündeki korsanların ana gemisi pruvamızda duruyordu. Bir müddet sonra bölgede bulunan ABD helikopteri çok yakınımızdaki bu gemiye ateş açmış ve gemiyi batacak şekilde vurmaya çalışıyordu. Kısa bir zaman sonra korsanların sürat teknelerini taşıdıkları balıkçı gemisi gözlerimizin önünde batmıştı.

Bu olaydan kısa bir zaman sonra Türk savaş gemisi konvoydan ayrılacağını söyledi. Kendisine yıllarca muhriplerde çalıştığımı ve hala tehlikeli bölgeden çıkmadığımızı söyleyerek bize refakat etmesi için rica ettim. Beni donanmadan tanıdığını ve bir Polonya savaş gemisinin konvoya katılacağını söyleyerek yanımızdan uzaklaştı ve tekrar savaş gemisi olmadan yolumuza devam etmeye devam ettik. Maalesef bahsedilen Polonya gemisini hiç görmemiştik bile…

Bu sıkıntılı seyir bitmiş Pakistan’a sağ salim ulaşmıştık. Fakat bu sefer dönüş yolculuğumuz vardı ve yine korsan bölgesinden geçecektik. Fakat işimi şansa bırakmamış Afrika sahillerinden oldukça açık bir bölgeden geçecek şekilde rotamı çizmiştim. Seyir süresi daha uzun olmasına rağmen Madagaskar adasının doğusundan yolumuza devam etmiştik. İyi de yapmışız zira Komor Adaları açıklarında bir açık deniz balıkçı gemisi ve bir yat korsanlar tarafından fidye alınmak üzere kaçırılmıştı.

Yolumuzu uzatmamıza rağmen Arjantin’e zamanında varmayı başarmış ve yeni seferimize devam etmiştik. Aradan iki yıl geçtikten sonra bu sefer Yasin-C isimli bir gemiye kaptan olarak gönderilmiştim. Bu geminin de kaderi korsanlarla kesişmiş ve başına büyük felaketler gelmişti. Gemiye Çin’de tersanede katılmış ve denizcilerin yaşadıkları tatsız olayları bizzat olayı yaşayan gemicilerden dinlemiştim.

Yasin-C isimli gemi korsanların saldırısına uğramış ve işgal edilmişti. Korsanlar bu sefer roketlerle saldırmış köprüüstü ve çarkçıbaşı kamarasını vurarak gemide yangın çıkarmışlardı. Bu esnada gemi üstüne çıkmayı başaran korsanları başka bir sürpriz bekliyordu.

Gemi kaptanı personeli “citadel” denilen yani geminin iç kalesi anlamına gelen yeke dairesine götürmüş ve kaportasını içeriden kilitlemişti. Korsanlar gemiyi yağmalamaya başlamışlar fakat kimseyi bulamamışlardı. Bu esnada gemide yangın büyümeye başlamıştı. Citadel’de nefes alamayan gemiciler burada durumun daha kötü olduğunu görmüşler ve korsanlara teslim olmaya karar vermişlerdi. Aksi takdirde küçücük bir yerde havasızlıktan ve dumandan öleceklerdi.

Fakat ne ilginçtir güverteye çıktıklarında korsanların gemiyi terk ettiklerini görmüşlerdi. Derhal denizsuyu ile yangını söndürmeye çalışmışlar ve uzun uğraşılardan sonra yangını tamamen söndürmeyi başarmışlardı. Fakat ortada ne köprüstü ne de yaşanacak bir yaşam yeri kalmıştı. Bu arada ana makine çalışıyordu.

Derhal ana makineyi çalıştırarak ve gemi dümenine yeke dairesinden kumanda ederek sefere devam etmeye başlamışlardı. Bir gün sonra Kenya sahillerine ulaşmışlardı. Gemi limana ulaştığında armatör ve liman devleti adeta hortlak görmüş gibi gözlerine inanamamışlardı. Çünkü onlar en son korsan saldırısı alarmını almış ve elektronik cihazlar yangın nedeni ile görev yapamadıkları için korsanların gemiyi kaçırmış olduklarını düşünmüşlerdi.

Gemi yükünü tahliye ettikten sonra römorkör eşliğinde Çin’de tersaneye girmişti. İşte ben de bu gemiyi yeniden inşa etmek üzere tersaneye girmiş ve uzun çalışmalardan sonra seyir testlerini geçerek sefere çıkarmıştım.

İşte şimdi Mozart isimli konteyner gemisinin başına gelenleri görünce ister istemez bu hatıralar yeniden canlandı. Bu olayları “Altı Ayda Altı kıta” başlıklı bir kitabımda daha geniş bir şekilde yazdım. İsteyenler Kiyapyurdu Doğrudan Yayıncılık-KDY’den internet aracılığı ile satın alabilirler.

Yazı uzun olmakla birlikte son olarak “Korsanlara karşı nasıl önlem alınmalıdır?” sorusuna cevap vereyim. Bugün Aden körfezinde silahlı korumalar alınmaya başladıktan sonra korsanlık faaliyetleri neredeyse tamamen kesilmiştir. Demek ki silahlı korumalar büyük oranda korsanlara karşı caydırıcı olabiliyor.

Fakat Batı Afrika sahillerinde böyle bir koruyucu şirket ve silahlı eleman olmadığı için korsanlar Mozart gibi bir çok gemiyi fidye almak için kaçırabiliyorlar. Öncelikle bu bölgelerde benzer yapıları meydana getirmek gerekiyor. Ücret karşılığında aynı Aden Körfezinde olduğu gibi korumalar gemiye alınıp tehlikeli bölge geçildikten sonra uygun limana bırakılabilirler.

Eğer şimdilik bu kurum ve şirketler yok ise tehlikeli sularda seyir yapacak ticaret gemilerine silahlı gemiciler alınabilir. Özellikle asker kökenli denizcilerin silah kullanma konusundaki tecrübelerinden dolayı istifade edilebilir. Elbette bunun için ilave eğitim ve ücret tahakkuk ettirilmelidir. Aksi takdirde zaten gemideki görevlerinden dolayı oldukça yıpranan denizcilere bir de “korsanlarla silahlı çatışmaya gir” demek çok insafsızca bir davranış olacaktır.

Bir çok denizciye bu konuyu sormuştum. Neredeyse tamamı şunu söylemişti:

“Süvari Bey, ben üç kuruş para kazanmak için zor şartlarda gemide çalışıyorum. Buna ilave olarak bir de silahlı çatışmaya giremem. Eğer çok istiyorsan sen silah sık!”

İşte çözüm ararken gemicilerin bu tavırlarını da düşünmek gerekir. Bana göre de gemicileri ilave ücret ödemeden korsanlarla silahlı çatışmaya sokmak hem vicdansızlık hem de etik değildir. Bu iş için yetiştirilmiş uzmanlar ve şirketler varken gemicilere üstesinden zorlukla kalkabileceği böylesine ağır bir görev yüklemek doğru değildir.

Fakat gönüllü olarak belirli bir ücret karşılığında bu işi yapak isteyenlere yardımcı olmak gerekir diye düşünüyorum. Lakin silahlı çatışma profesyonel kişilerin işidir bunu asla unutmamak gerekir, vesselam…

Vehbi Kara (Uzakyol kaptanı)






Kaynak: Yeniakit

Eklenme tarihi: 8.02.2021




Share |
Bu yazı 2246 kez okunmuştur


Aşağıdaki bölüme makale ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz


Adınız Soyadınız:
Başlık:
YORUMUNUZ:


YORUMLARINIZ


Silahlı Koruma
Bence de bir uzak yok gemisinde en az 2 silahlı personel olması lazım bunun olması içinde ilo nun devreye girmesi gerekmekte bu sıkıntı ya gemi de en az 2 silahlı personel gemici adı altında değil gemici olmayıp sadece savunma yapacak eleman yetiştirmek adına tabi yine gemi adamı cüzdanı almak için o yollardan (kurs sınavlar) dan geçsin. İLO ya da ülkeler bu konuda korsanlar hangi ülke ve kıyılardan geliyorsa o ülkenin yakın kıyısındaki sorunları çözmek adına iş olana sunmalı muhtemeldir ki o insanlar da korsanlık yapmanın iyi birşey olmadığı para ihtiyaçları olduğu için ya da toplum nezdinde dışlandıklarından ötürü bu işe kalkışıyorlar olsa gerek diye bu durumu 2 sebeple üstesinden gelinir.. 1. Bataklık kurumaz lakın durmaz da. 2. Duruma gelirse hem iyilik hemde oradan gelir elde edilir insanlara da yardımcı olunur. İnsanlara iş aş istihdam sunmak gerekir diye düşünüyorum. Ben Ulaştırma Bakanının yerinde olsam bu konuyu ivedik ile İLO yla konuşurum tüm ihracat yapan ülkeler belli bir miktar para versin ya da gemi şirketleri para versin bu sorundan da tamamen kurtulsunlar.. kendilerinden ziyade personelleri de rahat olur.

Yazan: Hakan KATILMIŞ - 12.03.2023 06:58:20







Makaleler ana sayfasına geri dön >>



www.gemipersoneli.com   © Gemipersoneli.com - Tüm Hakları Saklıdır.  Kullanım Şartları  Gizlilik Prensipleri  İletişim